AnaSayfa
Tarihçe
Tibet
 surları aştım zehirli oklar mancınıklar kızgın
yağlar altında. yazgılıydım bakışına
surları aştım da ulaştım kendi kanıma
Altay Öktem

< Tarihçe >

İşte zincirlere vurulmuş Tibet'in öyküsü..

"Vay, vay, vay!... Aferin şu karıncaya! Yarı ölmüş bir sineği yakalamış götürüyor. Götür delikanlı götür! Sineğin karşı koyuşuna aldırma! Bir hayvan olman dolayısıyla bütün acıma duygularını ayaklarının altına alabilirsin. Sen, isteyerek hayal kırıklığına uğrayan insanoğullarına benzemezsin."

Turgrniyev, Babalar ve Çocuklar, XXI

Eski Tarih
Tibet Devleti'nin tarihinin İ.Ö. 127 yılında Yarlung Hanedanı'nın kurulmasıyla başlamasına karşın, bugünkü bilgilerimize göre ülke ilk kez 7. yy.'da Songtsen Gampo Kralı ve ardıllarının altında bütünleşti. Potala Sarayının alt kısmında bulunan bir sütun  yazıtının doğruladığı gibi Tibet, takip eden 3 yy. boyunca Asya'nın en büyük güçlerinden biri olmuştur. 821 / 823'de Çin ve Tibet arasında yapılan resmi bir barış antlaşmasıyla iki ülke arasındaki sınırlar belirlendi ve böylece "Tibetlilerin Tibet'te ve Çinlilerin ise Çin'de mutlu olması" ilkesi garanti altına alınmış oldu.

Moğol Etkisi
13. yy.'da Cengiz Han'ın Moğol Devleti Batı'da Avrupa ve Doğu'da Çin taraflarına doğru yayıldıkça, Tibet Budizmi'nin baskın Sakya Okulu'nun liderleri Tibet'in istila edilmesine engel olmak için Moğol yöneticileriyle bir anlaşmaya vardılar. 10 yıl sonra Kubilay Han, Çin'i ele geçirip Yuan Hanedanı (1279-1368)'nı kurduğu ve Sakya Lama'ya imparatorluk yöneticisi ve en yüksek baş rahip olması için çağrıda bulunduğu zaman Tibetli lama dinsel ilişkilerin büyük bir öneme sahip olacağı sözünü verdi.

Moğollar ve Tibetliler arasında 20. yy.'a dek gelişen ve devam eden ilişkiler, iki ana Asya soyundan gelen insanların radikal, kültürel ve özellikle dinsel yakınlığının bir yansımasıydı. Moğol Devleti bir dünya devletiydi ve, onun yöneticileriyle Tibetliler arasındaki ilişkiler ne boyutta olursa olsun, Moğollar ne Tibet ve Çin yönetimini bütünleştirme ne de Tibet'i Çin'e katma eğiliminde oldular.

Çin -Moğollardan- bağımsızlığını tekrar kazanmadan önce 1350 yılında Tibet, Yuan İmparatorluğu'yla olan bağlarını kopardı.18. yy.'a dek Tibet hiçbir yabancı gücün boyunduruğu altına girmedi.

Komşularla (Mançu, Gurka ve İngiltere) İlişkiler
Tibet, Çin Ming Hanedanı ile hiçbir bağa sahip olmadı (1386-1644). Diğer yanda, 1642 yılında Mongol liderinin yardımıyla Tibet üzerinde kendi yönetimini kuran Dalay Lama, Çin'i ele geçiren ve Qing Hanedanı (1644-1911)'nı kuran Mançu İmparatorluğu'yla yakın dinsel bağlar geliştirdi. Dalay Lama, Mançu İmparatoru'nun spiritüel rehberi olma teklifini ve karşılıklı yöneticilik, koruma istemini kabul etti. Dalay Lama'nın bazı Moğol prenseslerini ve Tibetli soyluları da koruduğu bu rahip-lider ilişkisi (Tibet'te Choe-Yoen olarak bilinir), Qing Hanedanı süresince Tibetliler ve Mançular arasındaki tek resmi bağdı. Bu bağ, tek başına Tibet'in bağımsızlığını etkilemedi.

Politik düzeyde bazı güçlü Mançu imparatorları, Tibet üzerinde etkili olmada başarı sağladılar. Böylece, 1720 ve 1792 yılları arasında, imparatorlar Kangxi, Yong Zhen ve Qianlong; Dalay Lama ve Tibet halkını Moğolların ve Gorkhaların istilasından / iç kargaşalardan korumak için dört kez imparatorluk askerlerini Tibet'e gönderdi. Bu seferler, imparatorun Tibet'te sözünün geçmesini sağladı. Kendisi Tibet'in başkenti, Lhasa'ya temsilciler yolladı; bu temsilcilerin bazıları, imparator adına, Tibet hükümeti üzerinde etkili olma konusunda dış güçlere göre daha başarılı oldu. Birkaç on yıl devam eden Mançu gücünün doruğundayken durum, bir süper güç ve bir bağımlı / koruma altındaki ülke arasında var olan durumdan farksız değildi ve bu yüzden politik açıdan önem, zayıf devletin bağımsız varlığının yok edilmesine bir engel teşkil ediyordu. Tibet asla Mançu Devleti'nin sınırları içerisine Çin'den daha az ölçüde dahil olmadı ve komşu devletlerle bağlantılarını geniş bir ölçekte sürdürdü.

Mançu etkisi fazla uzun sürmedi; İngilizlerin Lhasa'yı istilası ve karşılıklı bir anlaşma (1904'te Lhasa Anlaşması) dönemine rastlaması nedeniyle bütünüyle etkisizdi. Buna rağmen, Çin'deki hükümet Tibet üzerinde otorite kurmaya devam etti. İmparatorluk ordusu, 1910'da Tibet'i istila edip Lhasa'ya yerleşmek suretiyle ülke üzerinde tekrar hak iddia etmeyi denedi. Ardından 1911'de Çin devrimi ve Mançu Devleti'nin yıkılmasıyla, düşman alayı Tibet ordusuna teslim oldu ve bir Sino-Tibet barış anlaşmasıyla ülkelerine geri gönderildiler. Dalay Lama ülke içerisinde bir beyannameyle; sınırlar dışında ise yabancı yönetimlerle bağlantı kurarak ve Moğol Devleti ile bir anlaşmaya vararak Tibet'in tam bağımsızlığını ilan etti.

20. yy.'da Tibet
Mançu ordusunun topraklardan çıkarılmasının ardından Tibet'in statüsü ciddi çekişmelere konu olmadı. Dalay Lama ile Qing Hanedanı'nın Mançu imparatorları arasındaki bağlar, devletin ve hanedanlığın düşmesiyle ortadan kalktı. 1911'den 1950'te kadar, Tibet her tam bağımsız devlet gibi yabancı etkilerden uzak durmayı başardı.

Tibet Nepal, Bhutan, İngiltere ve son olarak bağımsız Hindistan ile diplomatik ilişkilerde bulundu. Çin ile ilişkiler ise gerginliğini korudu. Çinliler, Tibet'i 'onun Çin'in beş soyundan biri olduğu' bahanesiyle Çin Cumhuriyeti'ne katmak için tekrar bir savaş başlattılar.

Sino-Tibet Gerilimini azaltmak için, 1913 yılında İngiltere üç devletin belli periyodlarla buluştukları Simla'da üç taraflı bir konfrens düzenledi. Tibet, bu konferansa Çin'e bağımlı olmayan bağımsız bir devlet gibi katıldı.

Çin, Tibet'i 1949'da istila etti. Tibet'in geçici ruhsal lideri, Dalay Lama Sino-Tibet problemine barışçıl bir çözüm yolu bulabilmek için sekiz yıl çaba harcadı. 1959 yılındaki direniş (karşı koyuş) ve acımasız baskı dönemi, 10 Mayıs'da Çin'e karşı ulusal bir başkaldırıyla sonuçlandı. Çin ordusu, yalnızca merkezi Tibet'te 87,000 Tibetli'yi öldürerek ayaklanmayı bastırdı. Dalay Lama, onun hükümeti ve 80,000 Tibetli sürgüne gönderildi. Hindistan, Dharamsala'da sürgündeki Tibet Hükümeti, parlemento sistemiyle demokratik yolları tanıma fırsatı buldu. Tibet kabinesi, Tibetlilerin Temsilciler Heyeti Toplantısı'nın (sürgündeki Tibet parlementosu) 46. üyesi seçildi. 1991 Haziranı'nda Tibetli sürgünler için bir beyanname parlemento tarafından kabul edildi. Sürgündeki Tibetlilerce bir ilerleme sağlanmasına karşın, Çin işgali altındaki Tibet oldukça kötü bir durumdaydı. İşkence, tutukluk ve idam riskine rağmen Tibetliler, Çin işgalini asla kabul etmediler. Buna rağmen 6,000'in üzerinde manastır, tapınak ve tarihi yapıyı yağmalanıp yerle bir eden Çinliler, Tibet'in yeri doldurulamaz antik çağa ait dinsel sanat ve yazınını ise tahrip ettiler veya sattılar.

Tarihçe
Tibet
AnaSayfa