
Alıntı#6
/ Ben O'yum / Sri Nisargadatta Maharaj /
Sy.: 180 - 181
"Maharaj:
Hayatta hiçbir şey engelleri aşmadan elde edilemez. Bir insanın gerçek
varlığını berrak bir biçimde idrak etmesini engelleyen şeyler haz arzusu
ve ıstırap korkusudur. Yolunuzu tıkayan şey haz-acı motivasyonudur. Bütün
dürtülerden arınmış, hiçbir arzunun ortaya çıkmadığı hal doğal haldir.
Soran:
Arzulardan böylesine vazgeçiş zaman gerektirmez mi?
M:
Eğer onu zamana bırakırsanız, milyonlarca yıl gerekecektir. Arzu ardından
arzu terk etmek sonu asla görünmeyen, çok uzun bir süreçtir. Arzularınızı
ve korkularınızı kendi hallerine bırakın ve tüm dikkatinizi özneye verin,
arzu ve korku deneyiminin ardında bulunan varlığa. Sorun; kim arzuluyor?
Bırakın her bir arzu sizi kendinize getirsin.
S:
Bütün arzuların ve korkuların kökeni aynıdır -mutluluk özlemi.
M:
Sizin düşünebildiğiniz ve özlemini çektiğiniz mutluluk sadece fiziksel
ve zihinsel doyumdur. Böyle duyusal ve zihinsel haz gerçek, mutlak mutluluk
değildir."
S:
Duyusal ve zihinsel zevklerin olsun, fiziksel ve zihinsel sağlıktan kaynaklanan
genel iyilik ve rahatlık duygusunun olsun, kökleri yine sizin anlattığınız
gerçekte bulunmalı.
M:
Onların kökleri hayal gücündedir. Kendisine bir taş verilen ve onun paha
biçilmez bir elmas olduğuna inandırılan bir insan yanıldığını fark edinceye
kadar büyük mutluluk duyabilir; aynı şekilde, öz varlık bilindiğinde zevkler
lezzetlerini, acılar dikenlerini yitireceklerdir. Her ikisi de oldukları
gibi görünecekler -anılara ya da önyargılara dayanan şartlı davranışlar,
sadece tepkiler, basit çekimler, itilişler olarak. Genellikle zevk ve acı,
beklendiklerinde hissedilirler. Bu tamamen kazanılmış alışkanlıklar ve
edinilmiş kanılar sorunudur.
S:
Peki, zevk hayal ürünü olabilir. Ama acı gerçektir.
M:
Acı ve haz daima beraberdirler. Birinden kurtulmak her ikisinden de kurtulmak
demektir. Eğer hazza önem vermiyorsanız, acıdan da korkmazsınız. Fakat
ne biri ne diğeri olan o mutluluk vardır ki tamamen öte olandır. Sizin
bildiğiniz mutluluk tarif edilebilir ve ölçülebilir. O sözün gelişi, nesneldir.
Fakat nesnel olan sizin olamaz. Kendinizi dışsal bir şeyle özdeşleştirmek
vahim bir hata olur. Gerçek öznel ve nesnel olanın ötesidir, o bütün düzeylerin,
her ayrımın, farkın ve tarifin ötesindedir, kesinlikle o onların kaynağı,
kökeni değildir. Bunlar gerçek hakkındaki cehaletten kaynaklanırlar, gerçeğin
kendisinden değil; o gerçek ki tanımlanamaz, anlatılamaz, varolmanın ve
varolmamanın ötesindedir." |

|