AnaSayfa
Önceki
YazıDefteri

Girmeli Herkes Kendi Aynasına; Çıkmamacasına  /  Oğuz Özdem
Kendi görüntümüzü görebileceğimiz her yerde poz veririz hemen. Doğal duruşumuz gider, kusursuz bir görüntü oluşturma kaygısı gelir yerine. Bu durum, insanın doyurulmamış narsist yanını ortaya çıkarmasıdır belki. Birey olarak, özgüvenden yoksun yetiştirilmemiz, başarılarımızı bile "başarısızlık" olarak görmemize yol açar. Ya da başarıya, yaratıcılığa giden yolu bilemeyişimiz, yaşam yolunda eğriler çizmemize neden olur. Sonuçta ortaya çıkan görüntü, bizim olmayan, başka gözlerce görülmek istenen uzak bir görüntüdür.

Eşyadaki her çatlak, nedenler zincirinin bir ürünüdür, alınan önlemlerse bir başka şeyin korunması adınadır. Bu yüzden olacak, yetkinliğimiz, özlemini duyduğumuz çocukluğumuz olarak geçiyor. Yazılan şiirler, romanlar hep yanlış bir çocukluk dönemimizin sağaltımı oluyor. Bir başka anlamda, zedelenmiş kimliklerimizin "yarın"a yansımasını yaşadık. Yaşadıklarımızsa başka bir yarına geçiş sürecinde gerçekleşiyor.

Bu süreç "eski kimliği sürdürmek veya reddetmek çatışması"nda odaklanır. Eski olan kimlik, dünden getirilen, verili olan kimliktir. Bu kimlik, egemen güçlerce oluşturulmuş, toplumun bütün kesimlerine onaylatılmış fotokopi bir kimliktir. Alındıktan sonra alışkanlığa dönüştürülen bir yaşam tarzıdır söz konusu olan. Sadece içerikte değil biçimde de gizli bir toplumsal sözleşmeyle onaylanmıştır. Kişinin hedefi, ister istemez, aşılacak bir hedefi değil, özdeşleşme duygusuyla oluşmuş dahil olma hedefi olacaktır. Mübah! olan her şey, bu sınırlı sorumlu yol içinde gerçekleşecektir. Çerçevelediğimiz bu tekdüze yaşamı bünye sindirebildiği ölçüde bir sorun yoktur. Babalarımızın açtığı yoldan kolayca gider, sabah uyanmak, işe gitmek, yemek yemek, eve dönmek, uyumak gibi beş altı mastarla sürdürürüz yaşamımızı; içinde bulunduğumuz bu durumun farkında bile olmayız bundan. Peki ne zamana kadar? "Her kimsem o değilim ben" dediğimiz ana kadar.

Sorgulamaya başlayış, insanın "bireysel" deneyimlerinin sonucudur ve yeni olanın başlangıcıdır. Belki, bir şiirin ilk imgesi gibi gelir; nedenli veya nedensizdir. "Her şey şaşkınlıkla karışık yorgunluk durumuyla başlar."(*) Göz-beyin-kalp ülkesinde buluşur. Görünen de gören de aynı kişidir artık. Uyumun, yerini uyumsuzluğa terkettiği andır bu. Uzaklaşma ve kopma başlamıştır, bir yabancıdır artık o.

"aynalarda anlaştık
ve yaraladık birbirimizi
gösteren ve gösterilendi cam
kırılma korkusuyla doluydu hayat"

"Yeni"nin yoldaşı "korku"dur. Korku "güç" kavramını ortaya çıkarır. Güç ise çeşitli alanlara doğru yayılma eğilimi gösterir: Fiziksel güçlülük, parasal güçlülük, şöhretsel güçlülük vb. "Neyi, nasıl olmalıyım?" Sapak sorusu budur. İşte bu noktada "girmeli herkes kendi aynasına; çıkmamacasına."

*Albert Camus

Önceki
YazıDefteri
AnaSayfa